Sosyal Medyayı Bırakmak Üzerine Hasbihal


    Selamlar, altın kuşlar ve altın kalp sahipleri,

    Çok uzun zamandır kullandığım (yaklaşık 8 yıl) bir sosyal medya hesabım vardı (hala var maalesef). Orası insanların kendi adıyla hesap açmadığı ve daha çok anonim olduğu bir ortam. Yani karşınızdaki insanı tanımanız için yalnızca düşünceleri var. Mesleği ne? Hangi okuldan mezun? gibi birbirimizi anlamayı zorlaştıran ayrıntılar yok. Bu sebeple kendimi iyi hissettiğim yerlerden biriydi. 

    Daha sonra fark ettim ki, bu insanlar benim gönderilerimi o kadar beğenmiyor. Sadece bir iki kişi, bazen dört kişi. Düşüncelerim güzel değil miydi beğenmiyorlardı? Acılarım ya da sevinçlerim gerçekçi değil miydi? (Görüyorsunuz ki bu durumun altında kendini başkaları ile kıyaslama, insanlar beğenmediği için değersiz hissetme atıyor.) Çocuksu bunun farkındayım ama aslında bunu düşününce herkeste olduğunu fark ettim. "Like" hastalığı diyebiliriz. (Latince olsaydı belki tıp müfredatına bile geçirirdik.) Daha sonra hayatımda asla olmayan adlarını bile bilmediğim bu insanların beni beğenmesini ilgi açlığına bağladım. Ne kadar trajikomik bir oyunun içinde kalmışım. Eski insanları düşündüm (1500'lü yıllar) ve tüm bu hesaplar yokken nasıl gideriyorlardı bu eksikliği diye düşündüm. Sonra bir gün dışarı çıktım yoruldum, yoruldum. Eve geldiğimde takdir edersiniz ki sosyal medya umurumda değildi. Hayatı yaşamazsan, yaşamadığının kölesi oluyorsun işte.

    Sosyal medyaya bağlandığım diğer bir konu ise "kendini tanıtma" hastalığım. Dünyadan kimsenin beni tanımadığı halde ölmek istemiyordum. Sanki insanlar beni tanımak için can atıyor da gönderilerimi bir kenara not edecekler diye düşünüyordum. (Tam anlamıyla ütopik değil aslında orada çok takip ettiğim ve her yazılarını aklımın bir köşesine yazdığım insanlar var.) Ama tabiki de hiç bir sosyal medyada o kadar ünlü olmadım. Elhamdulillah. Yoksa bırakmak daha zor olurdu. 

    Peki bıraktım da ne oldu?

    Öncelikle şunu söylemek isterim sosyal medyayı etkin kullanan bir insan değildim. Yani mesela aklıma bir şey gelir yazmak İSTERİM ama yazmam çoğunlukla. Yani genel itibari ile aklım meşgul oluyor SANIYORDUM. Meğer gün içinde on dakika on beş dakika sürekli orada vakit harcıyormuşum. Bunu yalnızca bir gün o uygulamaya girmeyerek fark edebilirsiniz. 
-aaa hayır ya ben bakmıyorum o kadar.
DEMEYİN. Maalesef bakıyorsunuz. Artık kafam biraz daha rahat. Hem da inanılmaz ama o birleşen on beş dakikalar ile istediğim şeyleri yapmak için daha çok vaktim var. Daha çok olmadığı için bırakalı başka faydalarını sonradan söylerim ama yaşadığım bir sorun var:

    Aklındakini paylaşamama durumu. Bunun için ilk önce google notları denedim. Çok başarılı olmadı. Daha sonra wp gruplarını denedim. Ama kimsenin kimseye ayıracak fazla vakti. Özellikle spesifik olarak bir dostun, bir kardeşin, bir arkadaşın düşüncelerine. Bunlar hayatın gerçekleri maalesef. Birisinin sizin her düşüncenizi dinleyecek sabra sahip olması sevginin de üstünde bir noktada. İçimdekiler içimde kaldığında şöyle düşünüyorum, en azından yalanlarla kendini avutmadın. Ama ne yalan söyleyeyim bazen şeytan diyor ki aç, yaz. Ama henüz pes etmedim. Belki bir yol bulurum. bulursam buradan güncelleme yaparım İnşallah. 

    Eh, o zamana kadar Allah'a emanet olun.

Yorumlar

Popüler Yayınlar